PALYAÇO

Elinde tuttuğu elmaları havada döndürmeye başlayınca, etrafında toplanan çocuklar gözlerini kocaman açarak, çığlıklar eşliğinde seyre koyuldular. Palyaço çocukların şaşkın ve hayran bakışları altında, eli ile gökyüzü arasında elmaları döndürüp dururken, tek tekerlekli bisikletinin pedallarını çevirmeyi ihmal etmiyordu. Çocukların arasında elinde horoz şekeri ile kendisini izleyen çocuğu fark ettiğinde; elmalardan biri, yörüngesini şaşırmış ve diğer elmalar ile olan ahengi bozarak gökyüzünde birkaç saniyelik bir kaos oluşturmuştu. Aynı düzlemde hareket eden cisimler de, hayatlar gibi birbirlerini etkileyerek zamanın devr-i daimine eşlik ediyorlardı. Çocuklar elmaların kararsız karmaşasını önce ellerini ağızlarının önünde tutarak izledi. Zihnin takip ettiği düzen bozulduğunda, beyin yeni düzeni anlamlandırmaya çalışıyordu. Elmalar nihayet yer çekiminin ezici etkisi ile toprağına kavuştuğunda, çocuklar elleri karınlarında gülmeye başlamışlardı. Palyaço, bu hamleyi çocukların gülümsemelerini sağlamak için bilerek yapmışcasına; bir hamle daha yaparak bisikletten düştü. Bakışları horoz şekeri emen çocuğu aradı. Ne garip bir çocuktu bu. Bütün çocuklar gülmekten yere yatmışken o hiçbir şey olmamışcasına sadece bakıyordu. Palyaço bir yandan şovu bozulduğu için geriliyor. Öte yandan horoz şekerli çocuğa sinirleniyordu. Çocuklar, palyaçonun yeni hamlesi için gözlerini palyaçodan ayırmıyorlardı. Palyaço ise planladığı şovdan uzaklaşmış. İçine girdiği çıkmazın bir an önce son bulmasını diliyordu. Sahnesini kurtarmak için Yerde debeleniyor. Kalkıp kalkıp yere yuvarlanıyor, Çocukların kahkahaları arasında kahroluyordu. Bireylerin fiziksel dünyada yaşadığı zıtlıklar dışarıdan bakan gözler için bazen anlamsız, çoğu zamanda eleştiri konusu olabilirken, şu an için komikti. Palyaçonun içerisinde bulunduğu duruma kayıtsız kalan horoz şekerli çocuk ya şekeri beğenmemiş yada yaşananları anlamsız bulmuştu.. Palyaço artık zıplamaktan yorulmuş hareketleri yavaşlamıştı.

Hasan, etrafındaki insanların öve öve bitiremediği, tıklanma rekorları kıran kısa filmin ne zaman bir çocuk filmi olmaktan çıkarak kendisine hitap edebilecek bir seviyeye yükselebileceğinin merakında, ekrandan gözünü ayırmıyordu. Palyaço, gösterinin başında yörüngesini şaşırarak işleri altüst eden elmayı avucuna alarak sahnenin ortasına geldi. Her şeyin sorumlusu elma, palyaçonun avuçlarında ışıl ışıl parlarken ellerin sahibi artık gülmüyordu. Onu izleyen çocukların şaşkın bakışlarında, elindeki elmayı bir kupayı kaldırır gibi avucunda yükseltti. Ardından:

‘’Elmaaaaaa..!’’ Diye bağırdı.

Çocukların bir kısmı bu çığlığın bir şaka olmadığını hissederek palyaçodan uzaklaştı. Bir kısmı ise buradan bir şaka çıkacağını düşünerek palyaçonun bir sonraki hamlesini bekledi. Palyaço bir kez daha yükseltti sesini:

‘’Elmaaaaaa…!’’

Çocuklar palyaçonun garip hallerinden korkmuş bir köşeye sinmişti. Horoz şekeri yalayan çocuk ise şekerini yere düşürmüştü. Çocuk yere eğilmiş önünde duran şekeri el yordamı ile bulmaya çalışıyordu. Eli horoz şekerin sapını birkaç defa teğet geçse de, yere sürdüğü elleri acıyıp kirlense de,  şekeri bulmayı başardığında, çocuğun yüzünde palyaçonun göremediği kocaman bir gülümseme belirdi. Palyaço ekrandan koşarak uzaklaştı. Çocuklar palyaçonun arkasında yüzlerinde donuk bir tebessümle kaldılar. Birkaç saniyelik bir süreden sonra çocuklar, ‘’Aman canım boş ver.’’ anlamında ellerini havada sallayarak sahneden çıktılar.

Horoz şekeri yalayan çocuk sahnenin bir köşesine bağdaş kurarak oturdu.

Benim göremediklerimi gördünüz değil mi? Diye sordu. Karşılık beklemediği çok açıktı.

”Elma yine bela oldu insanoğlunun başına tıpkı yüzyıllar önce olduğu gibi.”

Horoz şekeri yalayan çocuğun bulunduğu bölge yavaş yavaş karardı.

Sahnenin öteki ucunda ise usul usul bir aydınlık oluştu

Bir elma ağacının başında bir kadın ile bir adam durmuş tartışıyorlardı şimdi. Adam palyaçoya ne de çok benziyordu. Hasan ağacın başında duran adamın palyaço olup olmadığını anlamak için oturduğu koltuktan kalkarak ekrana yaklaştı. Evet, oydu makyajını temizlemişti. ”Aslında her birimiz diğerimiz ile aynıydık aynı ruh farklı bir yansıma ile yeryüzünde farklı olasılıkları deneyimliyorduk.” Diye düşündü Hasan. Palyaçonun gözlerinde son sahnedeki hüznü andıran bir hüzün vardı. Kadın ise tedirgindi. Seyircinin duymasını istemedikleri bir tonda konuşuyorlardı.

Sahnede Horoz şekeri yalayan çocuğun sesi duyuldu. Ardından cılız bir ışıkla silueti belirdi.

‘’Cisimler değil hayatımıza yön veren, zihinlerdir yaşamımızı yöneten, zihnimizde veririz kararları. Bazen asar bazen keseriz. Bazen sever, bazen üzeriz. Nesneler aracı olur kararlarımıza.

Palyaço elindeki elmayı bir salise daha sonra atmaya karar verseydi. Düzeni bozulmayacaktı oyunun.

Elmayı yerse bu çift ne olacağını biliyor ve sonuçlarını yaşıyoruz.

Sahne bir anda karardı. Uzaktan horoz şekerli çocuğun sesi duyuldu.

‘’Ya, elmayı yemeselerdi ne olurdu?’’

Kısa film bittiğinde Hasan, Videoyu sosyal medya hesaplarında paylaşmak için ilgili butona basmıştı bile.

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın
search previous next tag category expand menu location phone mail time cart zoom edit close